Lösemi hastalığı sadece hastayı değil ailesini de hayatını değiştiriyor. Ailenin yaşadığı maddi ayrıca manevi sorunlar, hastanın moral ayrıca …
Lösemi hastalığı sadece hastayı değil ailesini de hayatını değiştiriyor. Ailenin yaşadığı maddi ayrıca manevi sorunlar, hastanın moral ayrıca motivasyonunu dolayısıyla da tedavisini etkiliyor. Ailesinin yaşamında her şeyin eski gibi sürmekte olduğunu görmenin hastaya güç vereceğini söyleyen DoktorTakvimi uzmanlarından Prof. Dr. Kadri Yamaç, lösemili hastalarının ailelerine, hastaya nasıl yaklaşması gerektikleri özelinde önemli bilgilendirmeler veriyor.
Lösemi, yalnızca hastalığı olan kişiyi değil, aynı zamanda ailesini de maddi, manevi tüm yaşamını etkiliyor. Hastaların aileleri psikolojik, sosyal ayrıca ekonomik çeşitli sorunlarla karşı karşıya geliyorlar. Bunların hemen hiçbirisi daha önceden deneyimledikleri türden olmadığı içinde büyük bir şaşkınlık ayrıca çaresizlik yaşayabiliyorlar. DoktorTakvimi uzmanlarından Prof. Dr. Kadri Yamaç, “Aile içinde tüm duygusal ayrıca maddi koşullar öylesine değişiyor ki her bir durum için ayrı ayrı adaptasyon süreçlerine ihtiyaç duyuluyor. Yaşanan ilk ayrıca en yıkıcı etki, teşhisin öğrenilmesiyle oluyor. Hastalık sürecinde kişinin ayrıca ailesinin hastalık ayrıca tedavi süreciyle ilgili yeterli düzeyde bilgilendirilmesi gerekiyor” diyor.
Hastanın kendini dışlanmış hissetmemesi tedavi süreci için çok önemli
Tedavi sürecinde geleceğe ait umutların canlı tutulmasının çok önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yamaç, yaşanan sürecin geçici olduğuna önce ailenin inanması gerektiğini, ardından da bu inancın hasta ile paylaşılmasının önemli olduğunu belirtiyor.
Böyle ciddi bir hastalık karşısında ölüm korkusunu birebir yaşayan ayrıca en çok korkan kişi hastanın kendisi oluyor. Bu süreçte ne olursa olsun, her şeyin eski gibi sürmekte olduğunu görmenin hastaya büyük güç ayrıca motivasyon verdiğini anlatan Prof. Dr. Yamaç, şöyle devam ediyor: “Aile olağan hayat düzenlerini mümkün olabildiğince yürütmeye çalışmalı. Hastalar bu süreçte aile fertlerine karşı sert, bazen anlamsız tepkiler gösterebiliyor. Bu tür tepkilere kaşı ailenin çok sabırlı olması ayrıca empati yaparak iletişim kurması gerekiyor. Hasta, tepkilerinde haksız görünse bile, ona anlayışla yaklaşmak gerekiyor. Yaşanan maddi sorunlar hastaya yansıtılmamalı, en azından kısıtlı haliyle ayrıca olumlu olarak paylaşılmalı. Aileye yük olduğunu düşünmek hastayı üzerek mücadele gücünü azaltıyor. Hiç paylaşılmaması da belki dışlanmışlık duygusu yaratabiliyor. Aile yaşanan güncel iç sıkıntılarının bir kısmını paylaştığında hasta kendisinin aileden kopmuş hissetmiyor. Ancak nelerin paylaşılacağı özelinde profesyonel öneri – desteğin yararlı olabileceğini düşünüyorum.”
Aileler normal hayatlarını sürdürünce vicdan azabı çekebiliyor
Endişe, stres, mutsuzluk gibi durumlar baş edilemez hale geldiğinde aile fertlerinin profesyonel psikolojik destek almaktan kaçınmaması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Yamaç, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Aileler tedavi süreci uzadıkça kendilerini, kendi sosyal çevrelerinden ayrıca eğer varsa örneğin zevk aldıkları hobi benzeri uğraşlarından geri çekiyorlar. Bu tür faaliyetlerde bulunmak onlarda vicdan azabı yaratabiliyor. Oysa bu tür kopuşlar aile fertlerinde tükenişe ayrıca depresyona yol açabiliyor. Aile fertleri bir yandan hastaları ile ilgilenirken kendilerinin de fiziksel ayrıca psikolojik yönlerden sağlam olmaları gerektiğinin bilincinde olmalılar. Süreç zordur. Hasta aileleri bu sürece ait sorunları, başta hekimleri olmak üzere sağlık çalışanları ayrıca bir psikolog desteği ile daha kolay aşıyorlar.”