Ege Üniversitesi (EÜ) Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ayrıca İlaç Bilimleri Enstitüsü tarafınca “Damgalama: 2N 1K Neden? Nasıl? Kimi?” başlıklı konferans gerçekleştirildi. EÜ Edebiyat Fakültesi Prof. Dr. Nuri Bilgin Konferans Salonunda gerçekleştirilen etkinliğe EÜ Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ayrıca İlaç Bilimleri Enstitüsü Ar. Gör. Dr. Demet Havaçeliği Atlam konuşmacı olarak katıldı. Konferansa akademisyenler ayrıca öğrenciler katıldı.
Ege Üniversitesi (EÜ) Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ayrıca İlaç Bilimleri Enstitüsü tarafınca “Damgalama: 2N 1K Neden? Nasıl? Kimi?” başlıklı konferans gerçekleştirildi. EÜ Edebiyat Fakültesi Prof. Dr. Nuri Bilgin Konferans Salonunda gerçekleştirilen etkinliğe EÜ Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ayrıca İlaç Bilimleri Enstitüsü Ar. Gör. Dr. Demet Havaçeliği Atlam konuşmacı olarak katıldı. Konferansa akademisyenler ayrıca öğrenciler katıldı.
Konuşmasında, “Damgalama” kavramının toplumsal boyutu hakkında bilgilendirme veren ayrıca damgalamanın insan hayatı boyunca karşılaşılabilir bir tehdit olduğunu belirten Dr. Atlam, “Damgalamanın tanımlanabilmesi için hayatın bütün bir sürecini incelemek gerekiyor. Damgalama, çocuklukta başlayan ayrıca müdahale olmadığı sürece bütün bir ömür boyunca sürebilen bir ötekileştirme pratiği olarak tanımlanabilir. Yüzyıllardır süregelen damgalama pratiklerine karşı, ilk olarak ‘neden’ diye sorulması çok önemli. Zira, iyi ayrıca kötüyü ayırma maksadıyla insanları ötekileştirebilen damgalamanın çözümü, mevzu bahis süreçte izlenen damgalama inşası gibi bir birleştirici anlayışın inşasıyla sağlanabilir. Toplumsal bilinç, ancak bireysel farkındalığın etki etmesiyle iyileştirilebilir” dedi.
“Hastalık kadar kötü”
Pandemi sürecinde de damgalamanın farklı bir sürecine rastlandığına göze çarpan Dr. Atlam, “Ortaçağ’da veba salgınının bulaşıcı hastalıklara yönelik doğru bilgiye sahip olunmaması kaynaklı olarak dışlama pratiklerinin başlamasında etkili oldu. Günümüzde ise damgalama süreci daha dolaylı olarak ilerliyor. Ancak, yakın zamanda yaşadığımız pandemi sürecinde insanlar, en yakınlarındaki kişileri bile hasta olma ihtimalleriyle damgalayarak toplumdan izole etti. Kamuoyunda yakın zamana kadar hakim olan koronavirüse dair bu bakış açısı, damgalamanın en güncel örneği olarak nitelendirilebilir” diye konuştu. Ruhsal hastalıkların tedavisi sürecindeki toplumsal damgalamanın etkisine değinen Dr. Atlam, “Madde bağımlılığı konusunda değerlendirilecek olursa; kişilerin damgalanması, tedaviye karşı en büyük engel olarak karşımıza çıkıyor. Damgalama; kişilerin yanlış anlaşılmasına, hakarete uğramasına hatta çevresi tarafınca terk edilmesine sebep oluyor. Bu ötekileştirme kavramının en az kişinin maruz kaldığı hastalık kadar tehlikeli olduğu kanısındayım” dedi.